ŞÜPHE VE TEREDDÜD
- Hem tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, nasılki tasdik ve iz’an değiller. Öyle de şübhe ve tereddüd sayılmazlar. 278
- Tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, şübhe ve tereddüd değildirler. Lâkin tekerrür edip istikrar peyda etseler, bazan bir nevi şübhe-i hakikî onlarda tevellüd eder. Nurun İlk Kapısı – 159
- icmaı ve ittifakı ve tevatürü ve isbatta tevafuku ve tesanüdü ve tetabuku öyle bir hüccettir ve öyle bir kuvvettir ki; dünyada hiçbir kuvvet karşısına çıkamaz ve hiçbir şübhe ve tereddüdü bırakmaz. Şualar – 118
- onun ne yakînine, ne itikadına, ne itimadına, ne itminanına hiçbir şübhe, hiçbir tereddüd, hiçbir za’f, hiçbir vesvese vermemesi..
- ﺍَﻋْﻠَﻢُdeki ﺍِﻥَّ, tahkiki ifade etmekle tereddüd ve şübheyi def’etmek içindir. İşarat-ül İ’caz – 204
- Kendimin tereddüdü için değil, çünki kat’î kanaatım gelmiş; belki başkasının şübhe ve tereddüdünü izale için bazı müvazeneler yaptım. Barla – 314 (üstadın mektubu)
- Sekerat vaktinde şeytan vesvesesiyle ancak akla şübheler verip tereddüde düşürebilir. Kastamonu – 18
- avam-ı ehl-i imanın nazarında, hayat-ı dünyeviyenin bazı gayelerine basamak olmasın ve doğrudan doğruya hayat-ı bâkiyeden başka hiçbir şeye âlet olmadığından, fevkalâde kuvveti ve hakikatı, hücum eden şübheleri ve tereddüdleri izale eylesin. ~RN-Emirdağ Lâhikası 1/74~