İman-ı Billah, kendi hüccetleriyle hem sair rükünlerini, hem iman-ı bil’âhireti isbat eder ki; Meyve Risalesi’nin Yedinci Mes’elesinde güzelce göstermiş. Evet bu hadsiz kâinatı bir saray, bir şehir, bir memleket gibi bütün levazımı ile idare eden ve mizan ve intizam dairesinde çeviren ve hikmetlerle değiştiren ve zerratı ve seyyaratı ve sinekleri ve yıldızları birer muntazam ordu gibi beraber techiz ve idare eden ve emir ve iradesi dairesinde mütemadiyen bir ulvî manevra içinde talim ve tavzifatla faaliyete ve seyr ü cevelana ve ubudiyetkârane bir resm-i küşada ve seyahata getiren ezelî ve bâki bir saltanat-ı rububiyet ve ebedî ve daimî bir hâkimiyet-i uluhiyet, hiç mümkün müdür ve hiç akıl kabul eder mi ve hiçbir ihtimal var mı ki, o ebedî ve sermedî ve bâki ve daimî saltanatın bâki bir makarrı ve daimî bir medarı ve sermedî bir mazharı olan dâr-ı âhiret olmasın? Bin defa hâşâ!
Asa-yı Musa – 56
Hâlık-ı Hakîm ve Rahîm ve Vedud mukteza-yı rahmet ve hikmet ve vedudiyet olarak, kâinat fabrikasına hareket veriyor; herbir vücud-u fâniyi çok bâki vücudlara çekirdek yapar, makasıd-ı Rabbaniyesine medar eder, şuunat-ı Sübhaniyesine mazhar kılar, kalem-i kaderine mürekkeb ittihaz eder ve kudretin dokumasına bir mekik yapar ve daha bilmediğimiz pek çok gayat-ı galiye ve makasıd-ı âliye için, kendi faaliyet-i kudretiyle kâinatı faaliyete getirir. Zerratı cevelana, mevcudatı seyerana, hayvanatı seyelana, seyyaratı deverana getirir, kâinatı konuşturur; âyâtını ona sessiz söylettirir ve ona yazdırır. Ve mahlukat-ı Arzıyeyi rububiyeti noktasında, havayı emir ve iradesine bir nevi arş ve nur unsurunu ilim ve hikmetine diğer bir arş ve suyu ihsan ve rahmetine başka bir arş ve toprağı hıfz ve ihyasına bir çeşit arş yapmış. O arşlardan üçünü, mahlukat-ı Arzıye üstünde gezdiriyor.
Mektubat – 296
Herbir insan aklıyla hayal sür’atinde seyeranı, herbir veli kalbiyle berk sür’atinde cevelanı ve cism-i nuranî olan herbir melek ruh sür’atinde Arştan Ferşe, Ferşten Arşa deveranı, ehl-i Cennet’in insanları, Burak sür’atinde haşirden beşyüz sene fazla mesafeden Cennet’e çıkmaları olduğu gibi; nur ve nur kabiliyetinde ve evliya kalblerinden daha latif ve emvatın ruhlarından ve melaike cisimlerinden daha hafif ve cesed-i necmî ve beden-i misalîden daha zarif olan Ruh-u Muhammedî’nin (A.S.M.) hadsiz vezaifine medar ve cihazatının mahzeni olan cism-i Muhammedî (A.S.M.), elbette onun ruh-u âlîsiyle Arşa kadar beraber gidecektir.
Sözler – 566