logo

azalmalısın

  • vakit be vakit ilaçlar : nasıl ki insan hastalığına göre, bazen bir ilacı günde bir-iki kez kullanır ve sürekli kullanır, aynen bunun gibi de bizde manevi hastalıklarımız için bazı manevi ilaçlar olan evrad veya okumalarımızı sıklıkla yapmalıyız.

 

bunun gibi de bize hakikatlerin açılması zaman alabilir, bunun için yine sürekli bu hakikatlerin kapısını çalmalıyız.

 

ruh-u beşer ise her vakit ne çok şeye muhtaç olduğu risale-i nurda geçiyor, öyle ki ruhumuz hakim olsun, beşeriyetin tenperverliğinden ve cesedin hükümperva olmasından kurtulalım.

 

ve yine namaz 5 vakit, namazda ise her rekatta Fatiha ve bunun gibi tekrar edenler …

 

öyle şeyler var ki her vakit muhtacız, ekmek su gibi, bazı şeyler meyve gibi, bazı şeyler çerez tatlı…

 

 

  • bilinçaltını yönet : eşyalar, mevcudat, olaylar, kişiler insanlarda farklı çağrışımlar yapar. kimisi iyi çağrışımlar ile hoş duyumlar meydana getirirken kimisi ise beklide hiç farkında olmaksızın insanı üzer, negatif enerji oluşturur. pozitif enerjiyi artırmak, güzel nazarı geliştirmek, hayattan zevk almayı artırmak, olumsuzluklardan daha fazla uzak durmak ve küçük şeylerden büyük mutluluk duymak içinde bilinçaltına bazı telkinlerde bulunabiliriz.

 

çağrışımlar dediğimiz bir kodlama gibidir. bir olaya bir eşyaya o kodlanmıştır ki o görüldüğünde hissedildiğinde o kodlar o program aktifleşip hemen çalışmaya ve neticesini vermeye başlar. bunun için kasıtlı olarak güzel kodlamalar yapmak lazım beklide ve yine kasıtlı ve şuurlu bir şekilde yanlış ve olumsuz kodlamalardan korunmamız lazım.

 

örneğin bir rengin manası sende ayrıdır, onu nerde görsen sana o manaları çağrıştıracağından o rengin olduğu yerde sen farkında ol veya olma bilinçaltı o renge kodladığın programı çalıştırıp negatif veya pozitif enerjiler üretmeye başlayacaktır. bu yüzden güzel kodlamalar yapmamız lazım hep. güzel bakmalı güzel görmeli güzel düşünmeli ki hayatımızdan lezzet alalım.

 

örneğin ben güzel ve çok zevk aldığım bir müziği dinlerken klavyede yazıyormuşçasına ellerimi hareket ettiriyorum ve bu şekilde bu harekete o müzik ve tabi o müziğinde muhteviyatı kodlanmış oluyor. dolayısıyla ben klavye ile yazı yazarken farkında oluyum ve olmayım o müziği dinlemiş gibi etkileniyorum. bu müzik ne kadar güzel ve enerjikse belki de öyle bir tesir ve kuvvet ile ortaya çıkıyor inş. renkleri de bu şekilde güzel manalarda kodlamak lazım. ve eşyalarımızı, hatıralarımızı, şarkılarımızı …

 

  • “fikir de vicdanı inşa eder, çünkü dimağ vicdanın, vicdan da kalbin birimidir.”

 

buradan nurlu fikirlerin kalbi nurlandıracağı gibi sönük ilimlerin ise kalbi söndüreceğini söyleyebiliriz.

 

  • ünsiyet dersinden : evet çok defa dosta ihtiyaç duymamız ve onlarla mülaki olmak istememiz bu taharriden kaynaklanıyor ve tabi eğer dostlar kapısından medet alınamazsa insan yalnızlığın sebep olacağı evham ve sıkıntılara düçar olabilir, bu sebeple zikir ve tefekkür böyle vakitlerde beklide daha elzemdir ki o zaman insan aşağıdaki paragrafta ifade edildiği gibi der “Ben yalnız değilim, tevahhuş manasızdır”

 

ünsiyetin kalkması veya olmaması insanlar arasına soğukluklar, duvarlar koyuyor ki maalesef medreselerimizde öyle talebeler var ki ünsiyet kuramadıklarından dolayı hem Risale-i Nura hem kardeşlere ısınamamakla birlikte ortama çok yabancı kalıp hizmetten ve ahirete tutunabileceği bir ipten kopuyorlar. bunun gibi de yine ünsiyetin kalkması ile aile, akraba, arkadaşlık bağları da zarar görüyor. yakınlıklar içinde uzaklıklar ortaya çıkıyor. evlat en yakın olduğu annesine-babasına ne kadar da yabancı düşebiliyor. nitekim gençler haramlarla kurdukları ünsiyetten helallerle aralarına soğukluklar düşürüyorlar. yanlış ortam ve mekanlara kurulan ünsiyetler uhrevi ortamlardan uzaklaştırıyor.

 

  • öyleyse bir şeyi evveli ahiri zahiri ve batınıyla düşünmek lazım hep ve bilmeli ki zahirinde, ahirinde yani neticesinde bir güzellik varsa evvelinde ahirinde de aynı güzellik vardır.

 

  • Hedefin yolunda olmak : evet daha önceden Hasan abinin başka bir dersinde bahsettiği gibi “Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır” ayeti kolaylığın zorluğun içinde olduğunu da söylüyor ve yine bu manada “zahmette rahmet vardır” ve kamil insanların musibetleri mesruriyetle karşılamalarını ve çalışmanın içindeki muaccel zevki, doğru yolda olmanın zevkini de bu doğrultuda düşünebiliriz. öyleyse hedefin yolunda olmaktır önemli olan çünkü evveli de ahiri de zahiri de batını da birdir. Rabbimiz bir kere Razı oldu mu tamamdır, çünkü evvelini ahirini zahirini batınını görerek oluyor her şey.

 

  • “Sen hiç yastığınla havlunla konuştun mu? sirayet ediyorsun! Üstad da Çınar ağacına sarılıp ağlamadı mı ?” Hasan Akar

 

evet kullandığımız eşyalara sirayet etmemiz ile onlarda biz oluyoruz. yani havlumda kalemimde kitabımda yastığımda yorganımda “ben” yada “bana ait” olan var. böylesi bir bakış o eşyayı da maddenin ötesine taşıyarak manalar ile yükleyerek başka bir boyut ve anlam katıyor ki artık o “sana ait olanlar” “sirayet ettiklerinle” aranda bir bağ bir ünsiyet peyda ediyor. dolayısıyla insan ünsiyet ettiğini sever ve belki ondan dahi ünsiyet alır güzel bir dostu ahbabıdır ve insan dostuyla konuşur hem hal olur, aynen öyle de sana ait olanlarla senin sirayet edip ünsiyet kurduklarınla konuşmak da güzel mana his ve hatta ulvi bir duygu …

 

  • küçük dar şeyler ve dikkat : salonda kitap okumak dikkatimi dağıtıyor, netbookta monitörden daha kolay akıcı yazı yazabiliyorum, bol zamanda daha sıkılıyor ve hareketsizleşiyorum yani dikkat ve motivasyon kaybı oluyor

 

bazen imkan bolluğu dağınıklığa ve dikkati dağıtmaya sebep oluyor, hatta bende çoğu zaman öyle gibi, zannediyorum bu zihnimi disiplinize edememekten kaynaklanıyor, çünkü zihnim eline verdiğim her malzemeyi kullanmaya değerlendirmeye bağ kurmaya çalıştığından dağılıyor ve aslında verim düşüyor

 

bugüne kadar ki hayatım sürecinde en verimli olduğum zamanlar hep dar imkanlara sahip olduğum zamanlardı, bazı imkanları hep istemişimdir, fakat şimdi anlıyorum beni geliştiren imkanların darlığıydı bir anlamda ve yine beni körelten imkanların artması oldu,

 

sahip olduğum imkanların bana neler katıp benden neler götürdüğüne her zaman dikkat etmem lazım demek ki

 

gereksiz şeyler zihnime fazlasıyla yük, zihne taalluk eden zaten direk hayatıma yansıyor

 

bu manada :

  • özellikle interneti verimli kullanamadım, bu imkan fazla geldi
  • fotoğraf makinemi son derece verimli kullandığımı düşünüyorum : ) ama bu verimlilik başka taraflardan da zarar getirmedi değil, şimdi böyle bir imkanımın olmamasının beni mutlu etmesi de garip
  • zaman ve mekan, diğer imkanlardan yaptığım zarar hesaba gelmez zaten …
  • insanların bir konuya yaklaşımı, onu değerlendirmesi ve eleştirmesi, kendi karakter ve yaşantı biçimi açısından ciddi bilgiler verir. çünkü eleştiri ve değerlendirme için mihenkler ölçüler filtreler kullanılır. bu filtreler mihenk taşları kolay oluşan basit şeyler olmadığı ve insanın bizzat karakter ve yaşantısı ürünü olduğu için ve nerelerden nasıl beslendiğini yansıttığı için insanların olaylara nereden baktığını ne gördüğünü, görmek istediğini ve dolayısıyla kendisinde ne göründüğünü ve ne olduğunu yansıtır. işte yapılan eleştirilerin içinde bile kendimiz varız, bu noktadan insanları eleştirileriyle yorumlarıyla bile kısmen tanıyabiliriz.

 

  • evet namaz vakitlerine riayet ile yeni bir vakit girdiğinde yani bir vakit sona erdiğinde bu vakte kadar olanlar sanki birgün veya üzerinden çok zaman geçmişçesine hissediyor ve hatta unutuyorum

 

  • istidatları veren Allah: bir insanın bir yeteneği, marifeti, mahareti, sahip olduğu bir şeyi için sakın o kendine aitmişçesine hayretkarane ve gafletkarane sitayişte bulunma. “maşallah” de Allahın onun üzerindeki nimetini gör, tahattur et. o sahip olduğu ve Allah ona verdiği gibi sana da verebilir, onu kendinden uzak tutma. zira “mahlukat, mabudiyetten uzaklık noktasında müsavi oldukları gibi, mahlukiyet nisbetinde de birdirler.”

 

“Ey insan! Kur’anın desatirindendir ki, Cenab-ı Hakk’ın masivasından hiçbir şeyi ona taabbüd edecek bir derecede kendinden büyük zannetme. Hem sen kendini hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma. Çünki mahlukat, mabudiyetten uzaklık noktasında müsavi oldukları gibi, mahlukiyet nisbetinde de birdirler.”  Mesnevi-i Nuriye ( 150 )

 

  • yapacak çok iş var, sen uyuyorsun : eğer namazdan sonra uyumamak istiyorsan, mutlaka yapacağın işler olsun, bu işler öyle işler olmalı ki yemek yer gibi zevk aldığın işler olmalı,

 

zihninin en sakin olduğu bu zamanı en çok anlamaya ihtiyacının olduğu kitabı okuyarak değerlendirebiliriz

 

karmaşık en mühim işleri başa almak lazım belki de, saatler geçtikçe zihnin ve alemin ve hal-i alem daha da karmaşıklaşacağından bu sakin vakitleri iyi değerlendirmeli

 

hem ilkler bir tohum gibidir, nasıl ki senin doğum anında kader programıyla ömr-ü hayatın yazılıdır ve nasıl ki ilk intiba çok önemlidir ve nasıl ki gömleğin ilk düğmesi doğru iliklenmelidir aynen öylede bu günün ilk saatlerini yani günün bir nevi özeti ve çekirdeği gibi olan bu saatleri güzel değerlendir ki tüm günün güzel geçsin.

 

ve hatırla: İnsan fıtraten gayet zaîftir. Halbuki her şey ona ilişir, onu müteessir ve müteellim eder. Hem gayet âcizdir. Halbuki belaları ve düşmanları pek çoktur. Hem gayet fakirdir. Halbuki ihtiyacatı pek ziyadedir. Hem tenbel ve iktidarsızdır. Halbuki hayatın tekâlifi gayet ağırdır. Hem insaniyet onu kâinatla alâkadar etmiştir. Halbuki sevdiği, ünsiyet ettiği şeylerin zeval ve firakı, mütemadiyen onu incitiyor. Hem akıl ona yüksek maksadlar ve bâki meyveler gösteriyor. Halbuki eli kısa, ömrü kısa, iktidarı kısa, sabrı kısadır.

 

İşte bu vaziyette bir ruh, fecir zamanında bir Kadîr-i Zülcelal’in, bir Rahîm-i Zülcemal’in dergâhına niyaz ile namaz ile müracaat edip arzuhal etmek, tevfik ve meded istemek ne kadar elzem ve peşindeki gündüz âleminde başına gelecek, beline yüklenecek işleri, vazifeleri tahammül için ne kadar lüzumlu bir nokta-i istinad olduğu bedaheten anlaşılır. Sözler ( 42 – 43 )

 

eğer bunları yapamıyorsan hiç olmazsa güzel müzik ve güzel fotoğraflar dinle seyret

 

veyahut spor yap

 

uyuma, bir saat sonraki halini düşün, kahvaltını yaptığında bütün gafletin gitmiş olacak, zinde ve güne harika bir başlangıç yapmış olacaksın, öyleyse bir saat sonrasını değil tüm gününü düşün, güzel bir gün için duanı yapmış olacaksın, güzel bir güne liyakat kesbedeceksin, güzel günün ilk satırlarını güzel yazacaksın,

 

  • Ve bu bir kelime olan bu ağaçta, bir harf hükmünde olan bir meyvede bulunan bir çekirdek noktası, bütün ağacın fihristesini, proğramını taşıyan küçük bir sandukçadır. Lem’alar ( 312 )

 

risale-i nur kelimeleri dahi her biri böyle sandukçalar gibi içinde büyük cevherleri saklıyor ki bu kelime sandukçalarının anahtarları yine risale-i nurda saklı

 

bu sandukçalara vakıf bir şekilde okumak bir paragrafta bir kitap bir cümlede bir mebhas bir kelimede bir geniş mevzu halleder ve anlar ve fehmeder ve zevkedercesine okumaktır.

 

  • bir şeyi yapmadan niçin yapacağına emin ol ! adeta zarfın üstüne adres belirlemek gibi olur

niçin yapacaksın sorularını sor, yaptığın işe soru sor. Hasan Akar

 

evet adresi yazılı olmayan zarf boşa gidecektir, daha doğrusu hiçbir yere gidemeyecektir, içindekilerin bir kıymeti de kalmamıştır. evet ben dahi çok tecrübe ettim ki amaçsız hedefsiz benimle çok da bağdaşmayan ve haricin tesiriyle yaptığım öyle işler oldu ki geç fark ettim ve bu soruları geç sordum. çok şey yazdım belki ve zarfı da hazırladım ama benimle bağdaşmayan bu mektubun göndericisi ben olamadığımdan benim belirlediğim bir alıcı ve adres de olamazdı. dolayısıyla böylesi başlayan işlerin hiçbiri neticeye ulaşmadı ki ulaşması da beklenmezdi elbette. bununla birlikte zayi olan vakit ve emeklerin hesabını da nasıl vereceğim bilmiyorum …

 

ayrıca bu niçin sorusunun cevabı bu soruyla birlikte sorulabilecek başka sorularında cevabını içinde barındırdığından ve yapılacak iş bu cevap etrafında şekilleneceğinden çok mühim …

 

  • onu nerede bıraktın : bazen bir kişiyle karşılaştığımızda onunla olan son münasebetimizi tahattur eder ve ilişkileri ona bina ederiz, oysa bu süreçte hem sen de hem o kişide hem ilişkide farklı anlamlarda o kadar değişimler olmuştur ki sen hala onunla onu kafanda bıraktığı yerden görürsün.

zaman geçmiş, sen ve o çok şey değişmiş, sen hala onu orda görmen ona ne büyük cahillik …

 

lahika : aynen bunun gibi kısa vadede de ilişkilerde son yaşanılanların bırakılmaması ve unutulmaması ve kapatılmaması hala ilişkiyi zihinde orada bıraktığından iletişime ket vuruyor.

  • kökünü sağlamlaştır : her sağlam ve güzel meyveler veren ağaçlar sağlam köklere sahiptirler.

evet davranışlarımızın tohumlarınızı attıktan sonra onları bir ağaç yetiştirme özeninde beslemez, korumaz, büyümesi sağlamazsak elbette maruz kalacağı zorluklarda zayi olacağı malumdur. bu nedenle güzel davranış geliştirmek bir süreç, bir sabır, bir eğitim işidir.  güzel davranışları  güzelce beslemeliyiz ve özenle korumalıyız. düzenli bakım ve ihtiyaçlarını karşılamalıyız. ta ki bu davranış ağacı kök salsın yıkılmasın ve her zaman güzel meyveler versin.

 

  • taklid ve tahkik – libas ve kamet : lafız da bir libastır, ibadetlerimizin ifadesi olan zikir, tesbihat, harekat ve haller dahi bir anlamda libastır diyebiliriz. Bizler ibadetlerimize bu libasları giydiririz. Taklid ve tahkik anlamında düşündüğümüzde libas bir taklid ve insanın kameti ise tahkik gibi düşünebiliriz. Eğer libas kamete münasip değilse her ne kadar o libas telebbüs edilebilsede kamete muvafık olmayacağından liyakatı olmayacaktır, o libas bol gelecek dar gelecek vs. Bu şekilde yakışmayacaktır. İşte bizlerin edindiği bu taklid libaslarının tahkiki boyutu olmazsa ancak muvakkaten o elbiseyi giyebiliriz. Dolayısıyla sana bol gelen bir elbise gibi, olmayan ilmine ve itikadına varmış gibi bir libas giydirmek sana yakışmayacağı ve daimi giyemeyeceğin gibi komik de bir hal olur.

 

Bu anlamda aklıma gelen bir hadise :  Hafız Abdussamet’i takliden çok güzel tilaveti olan bir arkadaşın namazdaki gevşekliği ve şarkıcılara özentisi tahkik boşluğunu yansıtıyor.

 

  • Daha çok azalmalısın, azalmayı artırmalısın.

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir