Hads, ilim, ittikan, şuhudî, zaruret-i akliye YAKİN hads-i kat’î olmasın, bir yakîn-i şuhudî Yakîn ile beraber tasdiki birlikte ifade eden ﻳُﺆْﻣِﻨُﻮﻥَkelimesine bedel ﻳُﻮﻗِﻨُﻮﻥَtabiri, haşir mes’elesi şek ve şübhelere bir mahşer ve bir mecma’ olduğu için, tasdikten fazla îkan ve yakîn daha ehemmiyetli olduğuna işarettir. Veya ehl-i kitabın iddia ettikleri iman, yakînden hâlî olduğundan, onların imanı, iman olmadığına işarettir. İşarat-ül İ’caz – 59 S- Küfür, cehildir. Halbuki kâfirler, Hazret-i Muhammed’i (A.S.M.) evlâdları kadar tanıyorlardı? C- Küfür, iki kısımdır. Bir […]
imkân-ı zâtî, Sözler – 278
İşte pekçok itirazat ve tenkidata maruz ve en küçük bir hatasından dolayı davasını kaybedecek bir Zâtın lisanından böyle tereddüdsüz, kemal-i ciddiyet ve emniyetle ve kuvvetli bir vüsuku ihsas eden bir tarzda böyle ihbarat-ı gaybiye, kat’iyyen gösterir ki; o Zât, Üstad-ı Ezelî’sinden ders alıyor, sonra söylüyor. Sözler – 406 bilâ-perva, bilâ-tereddüd, bilâ-hicab, telaşsız, samimî bir safvetle, büyük bir ciddiyetle, Sözler – 238 ehl-i insaf ve dikkat tereddüd etmez. Sözler – 576 Bedîüzzaman’ın, Risale-i Nur davasında öyle bir itminanı, öyle bir sıdk […]
tereddüdlerden kurtulmak : yoldan dönmek gibi olduğundan zordur. o kadar yol gelmiş iken ve o kadar hükümlerden sonra o kadar ilerlemiş iken onları bırakıp ve yok sayıp ve yanlışlığını kabul edip o yolumuzun ortasında duran ve “yanlış yoldasın” diyen kişiye her ne kadar itimat etsek bile nefs-i emmarenin gururu o kadar yolu geri dönmekte inad ettiğinden yanlışından dönmek daha zor oluyor. ŞÜPHE yol ayrımıdır. TEREDDÜD ise yolda devam edip edememektir. yığınla biriktirdiğimiz malumattan sonra biri dese “bunları at, sana yaramaz, […]
akıl gözüyle gördüğünüz halde, bir Avrupa feylesofunun sözüyle vesveseye ve şübheye düşen… Sözler 494 sû’-i fehimden gelen şübhelerle, o metin sakf-ı muallâyı sebatsız ve kabil-i sukut görmek ne derece akılsızlık olduğunu anladın. 119 müstakim akıllarına gayet kat’î kanaat ve kuvvetli iman ve aynelyakîn bir tasdik vermiş ki, şübhesiz ve vesvesesiz itminan-ı kalb ile itikad ederler ki; Şualar – 667 Bir bîçare vesveseli ve hassas ve dinsizlerle görüşen bir adam, meşhur dua-i Nebevî olan Cevşen-ül Kebir hakkında ve akıl haricindeki sevab […]
ŞÜPHE VE TEREDDÜD Hem tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, nasılki tasdik ve iz’an değiller. Öyle de şübhe ve tereddüd sayılmazlar. 278 Tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, şübhe ve tereddüd değildirler. Lâkin tekerrür edip istikrar peyda etseler, bazan bir nevi şübhe-i hakikî onlarda tevellüd eder. Nurun İlk Kapısı – 159 icmaı ve ittifakı ve tevatürü ve isbatta tevafuku ve tesanüdü ve tetabuku öyle bir hüccettir ve öyle bir kuvvettir ki; dünyada hiçbir kuvvet karşısına çıkamaz ve hiçbir şübhe ve tereddüdü bırakmaz. Şualar – […]