logo

Author Archives: kadir

27 Şub 2016

tevehhüm

imkân-ı zâtî,    Sözler – 278

27 Şub 2016

tereddüd

İşte pekçok itirazat ve tenkidata maruz ve en küçük bir hatasından dolayı davasını kaybedecek bir Zâtın lisanından böyle tereddüdsüz, kemal-i ciddiyet ve emniyetle ve kuvvetli bir vüsuku ihsas eden bir tarzda böyle ihbarat-ı gaybiye, kat’iyyen gösterir ki; o Zât, Üstad-ı Ezelî’sinden ders alıyor, sonra söylüyor.  Sözler – 406 bilâ-perva, bilâ-tereddüd, bilâ-hicab, telaşsız, samimî bir safvetle, büyük bir ciddiyetle, Sözler – 238 ehl-i insaf ve dikkat tereddüd etmez. Sözler – 576  Bedîüzzaman’ın, Risale-i Nur davasında öyle bir itminanı, öyle bir sıdk […]

27 Şub 2016

şüphe ve tereddüd tefekkürlerim

tereddüdlerden kurtulmak : yoldan dönmek gibi olduğundan zordur. o kadar yol gelmiş iken ve o kadar hükümlerden sonra o kadar ilerlemiş iken onları bırakıp ve yok sayıp ve yanlışlığını kabul edip o yolumuzun ortasında duran ve “yanlış yoldasın” diyen kişiye her ne kadar itimat etsek bile nefs-i emmarenin gururu o kadar yolu geri dönmekte inad ettiğinden yanlışından dönmek daha zor oluyor. ŞÜPHE yol ayrımıdır. TEREDDÜD ise yolda devam edip edememektir. yığınla biriktirdiğimiz malumattan sonra biri dese “bunları at, sana yaramaz, […]

27 Şub 2016

şübhe

akıl gözüyle gördüğünüz halde, bir Avrupa feylesofunun sözüyle vesveseye ve şübheye düşen… Sözler 494 sû’-i fehimden gelen şübhelerle, o metin sakf-ı muallâyı sebatsız ve kabil-i sukut görmek ne derece akılsızlık olduğunu anladın. 119 müstakim akıllarına gayet kat’î kanaat ve kuvvetli iman ve aynelyakîn bir tasdik vermiş ki, şübhesiz ve vesvesesiz itminan-ı kalb ile itikad ederler ki; Şualar – 667 Bir bîçare vesveseli ve hassas ve dinsizlerle görüşen bir adam, meşhur dua-i Nebevî olan Cevşen-ül Kebir hakkında ve akıl haricindeki sevab […]

27 Şub 2016

şüphe ve tereddüd

ŞÜPHE VE TEREDDÜD Hem tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, nasılki tasdik ve iz’an değiller. Öyle de şübhe ve tereddüd sayılmazlar. 278 Tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, şübhe ve tereddüd değildirler. Lâkin tekerrür edip istikrar peyda etseler, bazan bir nevi şübhe-i hakikî onlarda tevellüd eder. Nurun İlk Kapısı – 159 icmaı ve ittifakı ve tevatürü ve isbatta tevafuku ve tesanüdü ve tetabuku öyle bir hüccettir ve öyle bir kuvvettir ki; dünyada hiçbir kuvvet karşısına çıkamaz ve hiçbir şübhe ve tereddüdü bırakmaz. Şualar – […]

27 Şub 2016

şükür ve hamd

   Mevcudatın en müntehabı ve en muhtacı ve en nazenini ve en müştakı olan hakikî insanların münacatlarına ve şükürlerine fiilen mukabele ettiği gibi, kelâmıyla da mukabele etmek, hâlıkıyetin şe’nidir. Şualar – 124 şükre mukabele etmek var. oysa biz nimete şükür ile mukabele ediyoruz. Cenab-ı hak da tekrar şükre mukabele ediyor. şükür ile hamd arasındaki farklardan biri de bu olabilir. şükre mukabele etmek var ama Hamd sırf O’nun için midir ? mukabelesiz midir ? ve bu kısım geçtiği yer ve makam […]

27 Şub 2016

şefkat

İnsanın en latif ve şirin bir seciyesi olan şefkat; eğer sırr-ı tevhid onun yardımına yetişmezse, öyle müdhiş bir hırkat, bir firkat, bir rikkat, bir musibet olur ki, insanı en bedbaht bir dereceye indirir. Tek bir güzel yavrusunu ebedî kaybeden bir gafil vâlide, bu hırkatı tam hisseder. Hem meselâ: İnsanın en lezzetli ve tatlı ve kıymetli hissi olan muhabbet, eğer sırr-ı tevhid yardım etse, bu küçücük insanı, kâinat kadar büyüttürür ve genişlik verir ve mahlukata nazenin bir sultan yapar. Eğer şirk […]

27 Şub 2016

Sual

Hem beşerde, kalbinin selâmetine ve istirahatine ait öyle incecik ve gizli ve cüz’î matlabları ve ruhunun bekasına ve saadetine medar öyle büyük ve muhit ve küllî maksadları var ki, onları öyle bir zât verebilir ki, kalbin en ince ve görünmez perdelerini görür, lâkayd kalmaz. Hem en gizli ve işitilmez gayet mahfî seslerini işitir, cevabsız bırakmaz. Şualar – 16

27 Şub 2016
26 Şub 2016

Dördüncü Söz