insan, bütün zîhayat âlemi içinde nazik, nazenin, nazdar bir çocuk hükmündedir. Rahmânü’r-Rahîmin dergâhında, ya zaaf ve acziyle ağlamak veya fakr ve ihtiyacıyla dua etmek gerektir. Tâ ki, makàsıdı ona musahhar olsun veya teshirin şükrünü eda etsin.
Sözler, Bediüzzaman Said Nursi
Astroloji haritası incelenirken en önce dikkat ettiğimiz hususlardan biri en güçlü gezegenin tespiti olup haritada hüküm süren en etkili gücü tespit etmektir. Bunu yaparken düşük gezegenler belkide ilk etapta eksi puan verip gözden düşürdüğümüz etkisiz gezegenler sınıfına girmekle en problemli ve sorun teşkil eden durumlar olarak da yorumlarız. Ancak sahasında etkili kişilerin ve kuruluşların haritası incelendiğinde mevzu olan sahaya dikkat çeken gezegenin çoğu zaman zararlı yada düşük konumda yerleştiğini gözlemlemişimdir.
Buna çok fazla örnek verilebilir. Einstain belki bu örneklerin en başında gelenlerdir. Nitekim Einstain’ın haritasında Merkür Balık burcunda zararlı konumda yerleşmiştir. Zeka ve dehanın söz konusu olduğu bir durumda Merkür’den hiç söz açmayıp (hemde zararlı bir merkür) zorlama bir yorumla Uranüs’ü ön plana itmek bütün astroloji bilgilerimize ihanet etmek yada öğrendiklerimizin uydurma olduğunu ilan etmek demek olduğundan bu düşük gezegenlerin potansiyelleri üzerinde araştırma yapmak en doğrusu olsa gerek ki ben de sadece ünlü haritaları değil dostlarımın davranışlarını gözlemlediğimde de bu hakikatle karşı karşıya kalmaktayım.
Bu bağlamda merkürün en güçlü olması gereken haritalarda en düşük olan bir deha sahibi Einstain’ın ve hitabeti güçlü Recep Tayyip Erdoğan’ın ve 2. Sırada yer alan sosyal medya sitesi twitter’ın ; bununla birlikte hız tutkusuna ve çok öfkeye sahip mars yengeç ve mars terazinin, aptal karakterli merkür başakların, sorumsuz ve rahat satürn aslanların, yatağından kalkamayan mars koçların ve yerinde duramayan kimi mars boğaların cevabı verilmesi gerekmez mi ? Elbette haritanın bütünlüğü önemli ve sadece bu bilgiler bu konularda bir kanıya varmak için yetersiz olsa bile ilk önce bakacağımız yerleşimler olduğu da bir gerçek.
Öyleyse nedir bu güçsüz zararlı gezegenleri güçlü yapan ?
Ünlülerin çoğunlu güneş aslan olması gerekirden neden terazi yada kovadır ? Aptal balıklar (suda yaşayan) kurnaz tilkilerden neden daha rahat yaşar ve iyi beslenir ? Çaresiz bebekler herkesi emrine almışken güçlü ve iktidar sahibi yetişkin bizler neden basit şeylerle baş edemeyiz. Kainatın eşref-i mahlukatı gözle gözükmeyen bir mikroba karşı nasıl aciz düşer ? gibi gibi sorular birbiri ardınca uzayıp gidiyor. Gözümde hepsi aynı cevabı olan sorular. Birini çözersen hepsini çözdün demektir.
En basit meseleleri bile muğlaklaştıran başak yapımla bunu nasıl yapabileceğimi bilmiyorum ancak sorunun çözümüne astroloji penceresinden bakmaya ve baktırmaya çalışacağım :
Şüphesi astroloji insanın ve belki dünyanın ilahi kader yazılımıdır. Kainatın insana hizmet ettiği ve bütün kainatın numunesini insan taşıdığı gibi bu yazılımın neticesi de insandır şüphesiz. Kader programında herkesin bir rolü var. Rolünüzü sevmek ve kabul etmek dünyanın en büyük mutluluğu iken bu rolü anlayamayıp kabul etmekte zorlanmak ve direnç göstermek ise bütün hataların kaynağını teşkil ettiği kanaatindeyim. Ve dolayısıyla bütün problem ve sıkıntılar da bu noktadan doğmaktadır.
Bu açıdan baktığımızda rolünü karmaşıklaştıran ve kaderin programını eleştiren ve karşı koyan en ziyade deha sahibi kişiler ve güçlü yapılı kişiler olması beklenir. Bu sebeple en çok problemi yaşayan bu güçlü haritası var zannedilen kişilerin olması beklenir. Örneğin aklına güvenen merkür başak herşeyi sorgulayarak bütün bir karmaşaya düşebilir, sağlamcı yapılarıyla satürn etkili olanlar herşeyi kontrol altında tutmaya çalışarak kendilerini zor durumlara sokarlar. Beklenilenlerin aksine bir performans sergilerler. Oysa merkür balık kendini akışın içinde bulacaktır rahatça. Mars terazi öfkesini ve enerjisini boşaltacak yer arayacaktır. Satürn yengeç çok da önemsemeyecektir olmayan yolunda gitmeyen hadiseleri. Demek müdahaleci yaklaşım problemlerin baş noktası. Müdahalenin çıkış noktası ise kendine güvenmekten kaynaklanıyor. Kendine güvenmenin çıkış noktası ise kendini kabiliyetli zannetmekten doğuyor.
Sorumuza geri dönecek olursak birinci yanıt şöylece ortaya çıkıyor ki : Güçlü gezegen sahibi kendinin farkında olmaksızın müdaheleci davranışları ona hayatı zindan ederken sönük gibi gözüken gezegen sahiplerinin hadiseleri akışına bırakması hayatlarını kolaylaştırıyor.
Ancak bu sorumuzun cevabını tamamıyla karşılamaz çünkü yetenekli arkadaşlarımızın güçsüz haritaları da bir cevap istiyor :
Bu ise tamamen “kaderin bir cilvesi” olarak görmekteyim. Şüphesiz insan acizdir ancak acizliğinde müthiş bir güç vardır. Bebek misali gibi : aciz olan bebek acziyetiyle anne ve babasının şefkatini celbederek onları kendini hizmetçi ettiği ve insan iktidar sahibi oldukça kendi rızkını kendi temin etmesi ve ağaç gibi iradesiz hareketsiz canlıların rızıkları peşinde koşması ve irade sahibi varlıkların kendi rızıklarının peşinde koşması gibi ; güçsüz gezegenli kişiler de ilahi şefkati celbedip himaye altına giriyor kanaatindeyim. Diğer taraftan bu acizliğine binaen onlara bazı büyük nimetlerin verildiği kanısındayım. Demek :
Şu meşhud saltanat-ı insaniyet ve terakkiyat-ı beşeriye ve kemalât-ı medeniyet; celb ile değil, galebe ile değil, cidal ile değil, belki ona onun za’fı için teshir edilmiş, onun aczi için ona muavenet edilmiş, onun fakrı için ona ihsan edilmiş, onun cehli için ona ilham edilmiş, onun ihtiyacı için ona ikram edilmiş. Ve o saltanatın sebebi, kuvvet ve iktidar-ı ilmî değil, belki şefkat ve re’fet-i Rabbaniye ve rahmet ve hikmet-i İlahiyedir ki; eşyayı ona teshir etmiştir. Evet, bir gözsüz akrep ve ayaksız bir yılan gibi haşerata mağlub olan insana, bir küçük kurttan ipeği giydiren ve zehirli bir böcekten balı yediren; onun iktidarı değil, belki onun za’fının semeresi olan teshir-i Rabbanî ve ikram-ı Rahmanîdir.
Sözler – 327
Ey insan! Madem hakikat böyledir; gururu ve enaniyeti bırak. Uluhiyetin dergâhında acz u za’fını, istimdad lisanıyla; fakr u hacatını, tazarru’ ve dua lisanıyla ilân et ve abd olduğunu göster.
Sözler – 328