logo

Kenar

13 Şub 2016

VASİYETNAMENİN HAŞİYESİDİR

Üstadımız âhir ömründe insanların sohbetinden men’edildiği cihetle anladı ki,

bu zamanda şahsiyet cihetiyle insanlara zarar verecek haller var.

Risale-i Nur’un mesleğindeki a’zamî ihlas için bu hastalık verilmiş.

Çünki bu zamanda, şan şeref perdesi altında riyakârlık yer aldığından a’zamî ihlas ile bütün bütün enaniyeti terk lâzımdır.

Dostlar uzaktan ruhuma Fatiha okusunlar, manevî dua ve ziyaret etsinler. Kabrimin yanına gelmesinler. Fatiha uzaktan da olsa ruhuma gelir. Risale-i Nur’daki a’zamî ihlas ile bütün bütün terk-i enaniyet için buna bir manevî sebeb hissediyorum. Kendini Risale-i Nur’a vakfetmiş olan yanımda bulunanlardan nöbetle birer adam kabrimin yakınında olup, bu manayı lüzumsuz ziyarete gelenlere bildirsinler.

Said Nursî

Emirdağ-2 – 201

13 Şub 2016

Kur’an-ı Kerim’de müteşabihat vardır dedikleri birinci şübhelerine cevab:

Evet Kur’an-ı Kerim, umumî bir muallim ve bir mürşiddir.

Halka-i dersinde oturan, nev’-i beşerdir. Nev’-i beşerin ekserîsi avamdır. Mürşidin nazarında ekall, eksere tâbidir. Yani umumî irşadını ekallin hatırı için tahsis edemez. Maahâza avama yapılan konuşmalardan havas hisselerini alırlar. Aksi halde avam, yüksek konuşmaları anlayamadığından mahrum kalır. Ve keza avam-ı nâs, ülfet ettikleri üslûblardan ve ifadelerin çeşitlerinden ve daima hayallerinde bulunan elfaz, maânî ve ibarelerden fikirlerini ayıramadıklarından, çıplak hakikatları ve akliyatı fehmedemezler. Ancak o yüksek hakaikın, onların ülfet ettikleri ifadelerle anlatılması lâzımdır. Fakat Kur’anın böyle ifadelerinin hakikat olduğuna itikad etmemelidirler ki; cismiyet ve cihetiyet gibi muhal şeylere zâhib olmasınlar. Ancak o gibi ifadelere, hakaika geçmek için bir vesile nazarıyla bakılmalıdır.

Meselâ Cenab-ı Hakk’ın kâinatta olan tasarrufunun keyfiyeti, ancak bir sultanın taht-ı saltanatında yaptığı tasarrufla tasvir edilebilir. Buna binaendir ki;  ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻌَﺮْﺵِ ﺍﺳْﺘَﻮَﻯda kinaye tarîkı ihtiyar edilmiştir.

Hissiyatı bu merkezde olan avam-ı nâsa yapılan irşadlarda, belâgat ve irşadın iktizasınca,

  • avamın fehimlerine müraat,
  • hissiyatına ihtiram,
  • fikirlerine ve akıllarına göre yürümek

lâzımdır.

Nasılki bir çocukla konuşan, kendisini çocuklaştırır ve çocuklar gibi çat-pat ederek konuşur ki, çocuk anlayabilsin.

İşarat-ül İ’caz – 115

11 Şub 2016
Enaniyetin vücudu ise, mahlukatın en müntehab ve en müstesnası olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın nefsi,

 

haksız temellük kendi kendine mâlik olmazsa
 ve âyinedarlığını bilmemek ef’alinde serbest bulunmazsa
ve mevhumu muhakkak bilmekten harekâtı başka bir ihtiyara bağlı ise
 ileri geldiğinden, vücud rengini ve suretini almış bir ademdir. elbette hiçbir şey, hiçbir şe’n, hiçbir hal, hiçbir keyfiyet -cüz’î olsun küllî olsun- o muhit iktidarın, o şamil ihtiyarın daire-i tasarrufunun haricinde olamaz.
Ş.81 Şualar – 6
11 Şub 2016

Dua eden adam bilir ki, birisi var ki;

  • onun sesini dinler,
  • derdine derman yetiştirir,
  • ona merhamet eder.
  • Onun kudret eli herşey’e yetişir.

Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir Kerim zât var, ona bakar, ünsiyet verir.

Hem onun hadsiz ihtiyacatını yerine getirebilir

ve onun hadsiz düşmanlarını def’edebilir

  • bir zâtın huzurunda kendini tasavvur ederek,
  • bir ferah, bir inşirah duyup,
  • dünya kadar ağır bir yükü üzerinden atıp

“Elhamdülillahi Rabbil Alemin” der.

Mektubat – 302